Türkiye sismik olarak aktif bir bölgede yer alıyor ve bu da ülkemizi depremlere eğilimli hale getiriyor. Yıllar içinde ülkemizin çok sayıda can kaybına ve altyapıda önemli hasarlara yol açan yıkıcı depremler yaşadığı düşünüldüğünde bina güvenliğini iyileştirmek, hem depremlerin etkisini en aza indirmek hem de insan hayatını korumak ve şehirlerin bütünlüğünü sağlamak için kritik önem taşıyor. Bu noktada binaların dayanıklılık performansını artıran teknolojiler ve yapısal analizlerle dayanıklılığı belirleyen çözümler depremin yaratacağı etkilerin minimize edilmesinde belirleyici bir rol oynuyor. Deprem riskine karşı öncelikle binaların yapı elemanlarını sabitleyen dübellerin ve taşıyıcı sistemlerin sağlam olması şart. Depremin yıkıcı etkilerinin sarsıntının şiddetinden öte binaların dayanıklılık performansının düşük olmasından kaynaklandığını vurgulayan Hilti Türkiye Genel Müdürü Banu Deniz Çetinkol, yapıları güçlendirecek yöntemleri ve izlenmesi gereken yol haritasını anlattı.

 

Türkiye, özellikle kentsel alanlarda yüksek bir nüfus yoğunluğuna sahip. Şehirlerde yaşayan çok sayıda insan için yüksek korunaklı konut ve altyapı talebi giderek önem kazanıyor. Bu noktada binaların güvenliğinin sağlanması artan nüfusun barınma ihtiyaçlarının karşılanması ve afetlerde toplu kayıpların meydana gelmesini önlemek için çok önemli hale geliyor. Ülkemizde bina güvenliğini artırmanın; canları korumak, mülk hasarını azaltmak, sürdürülebilir kentleşmeyi desteklemek ve dayanıklı bir gelecek inşa etmek için hayati olduğunu vurgulayan Hilti Türkiye Genel Müdürü Banu Deniz Çetinkol, 17 Ağustos Marmara depreminin yıl dönümü kapsamında deprem karşısında binaların dayanıklılık performansının ivedilikle artırılması gerektiğinin altını çizdi.

 

C2 sismik onaylı dübeller yapı elemanlarını doğru şekilde sabitliyor

Depremlerin sadece yıkıcı etkileriyle değil, yol açtığı kazalarla da maddi ve manevi kayıplara sebebiyet verdiğini belirten Banu Deniz Çetinkol; “Depremlerden korunabilmek için binaların depreme ve neden olacağı kazalara karşı güvenli bir şekilde inşa edilmesi şart. Tam da bu noktada yaşanma ihtimali yüksek kazaların, hayati risklerin ve yaralanmaların önlenmesi için elektrik tesisatı, asansör, dış cephe gibi yapı elemanlarını sabitleyen dübellerin ve taşıyıcı sistemlerin de yeterince sağlam olması gerekiyor. Olası deprem hasarlarını önlemede öne çıkan en önemli yapı teknolojilerinin başında ise yapı elemanlarını sabitleyen dübeller geliyor. Yapıyı meydana getiren elemanların doğru bir şekilde sabitlenmemesi durumunda binaların cephe kaplamaları, asansör rayları, mekanik-elektrik bağlantılar veya mevcut taşıyıcı betonarme elemanları hayati risk oluşturabiliyor. Biz Hilti olarak C2 sismik onaylı dübellerimizle yapı elemanlarını sağlıklı bir şekilde binaya sabitleyerek deprem anında yerinden oynamasını önlüyor, bu sayede can ve mal kayıplarının önüne geçilmesine katkıda bulunuyoruz. C2 sismik onaylı dübellerin Ar-Ge çalışmalarında da birebir yer alırken bu dübellerin ülkemizde daha fazla kullanılması adına çalışmalarımızı son hızla sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.

 

Yapısal olmayan elemanların sismik hareketlere uygun hale getirilmesi gerekiyor

Cepheler, iç dekorasyon, boru tesisatı ve dağıtım hatları gibi elemanların sadece statik olarak tasarlandıklarında nispeten düşük yoğunlukta olsalar bile bir sismik olaydan kaynaklanan ilave yatay kuvvetleri genellikle desteklemediğini ifade eden Çetinkol; “Yer altındaki sismik hareketlere uyum sağlayacak şekilde tasarlanan teknolojilere daha çok ihtiyaç var. Hilti olarak bu konuda da çalışmalar yürütüyor, sismik dalgaların binalardaki yapısal elemanlara verebileceği zararı önlemek için Modüler Askılama ve Destek Sistemleri geliştiriyoruz. Deprem sırasında doğalgaz ve elektrik kaçağı gibi sebeplerle gerçekleşebilecek yangınlara karşı ise pasif yangın durdurucu ürünlerin kullanılmasını tavsiye ediyoruz. Çünkü deprem anında yangın çıkma olasılığı epey yüksek ve yaşanabilecek bir yangın depremin yıkıcı etkisini daha da artırabilir. Bu noktada Hilti Pasif Yangın Durdurucu ürünlerimiz, yangın esnasında dört saate kadar alev, duman ve zehirli gazların yayılmasını engelleyerek yangının çıktığı yerde hapsedilmesine yardımcı oluyor” dedi.

 

PS 300 Ferroscan ile yapıya hasar vermeden donatı çapı tahmini yapılabiliyor

Son yaşanan depremlerden sonra mevcut yapıların durumunun hızlı bir şekilde değerlendirilmesi ve depreme dayanıklı olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğinin altını çizen Çetinkol, şunları söyledi: “Artık kaybedecek vaktimiz olmadığından yapı stoğumuzun dayanıklılık karnesini bir an önce çıkarmalıyız. Bu noktada Hilti imzalı donatı tarama sistemimiz PS 300 Ferroscan, özellikle mevcut yapıların durumunun değerlendirilmesi ve depreme dayanıklılığının ortaya koyulmasında çok önemli bir rol oynuyor. Donatı tarama sistemi, yapısal analizde inşaat demirlerinin yerinin belirlenmesi, derinlik ölçümü ve boyut kesiti için beton detektörü özellikleri ile öne çıkıyor. Akıllı algoritması, inşaat demirleri için hassas derinlik ölçümü ve yapıya herhangi bir hasar vermeden donatı çapı tahmini yapılmasına destek veriyor. İki dakika gibi kısa bir sürede kolon, kiriş, döşeme gibi bir betonarme elemanın içerisindeki donatıların tespit edilmesini sağlıyor. Maliyet avantajıyla da öne çıkan bu sistemimiz, Türkiye’deki tüm Çevre ve Şehircilik İl Müdürlükleri’nde kullanılarak tüm illerde binaları analiz ediyor. Ayrıca birçok ildeki özel akredite laboratuvarlarda da kullanılıyor.”

 

Ulusal ve uluslararası STK’lar ve üniversiteler ile ortak çalışıyor

Ülkemizdeki binalarla ilgili çarpıcı istatistikler paylaşan Banu Deniz Çetinkol; “Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nün açıkladığı rapora göre; İstanbul’da yapım yılı deprem yönetmeliğinin yayınlandığı 2000 yılı ve öncesine ait bina sayısı 817 bin, konut sayısı ise yaklaşık 4 milyon. Bu tablo bize, kentsel dönüşüm ve kentsel dönüşüme göre maliyet avantajı olan güçlendirme projelerine hız vermemiz gerektiğini gösteriyor. Bu noktada Hilti Türkiye olarak, ülkemizde deprem yönetmeliğinden önce yapılmış bina stoğunun en kısa zamanda ve optimum maliyetle dönüştürülebilmesi için İstanbul Teknik Üniversitesi ile bina güçlendirme konusunda bir proje yürütüyoruz. Ayrıca AFAD, AKUT ve Deprem Güçlendirme Derneği (DEGÜDER) ile de farklı projeler kapsamında iş birliğimizi sürdürüyoruz. Yığma yapıların güçlendirilmesi içinse Politecnico Di Milano (İtalya) Araştırma Projesi’nde yer alıyoruz” diye belirtti.

 

Hilti ve Hilti Türkiye Hakkında 

Dünyanın en küçük ülkelerinden biri olan yaklaşık 39 bin nüfuslu Lihtenştayn Prensliği’nde 1941 yılında doğup, bugün yaklaşık 32 bin çalışanı ile global bir jenerik marka haline gelen Hilti, 6 kıtada 120’den fazla ülkede faaliyet gösteriyor. Türkiye pazarına ilk kez 1982 yılında giren ve 15 yıl distribütörlük olarak temsil edilen Hilti, 1997 yılından bu yana ise Türkiye’de yüzde 100 yabancı sermayeli bir firma olarak faaliyetlerine devam ediyor. Merkez ofisi İstanbul’da bulunan Hilti Türkiye; başarısını bilgi, birikim ve inovasyon ile sürdürülebilir değer yaratan bir marka olmaya borçlu. Ekonomiye sağladığı katma değer dışında insan kaynakları alanındaki çalışmalarıyla da öne çıkan Hilti, Great Place to Work Enstitüsü tarafından belirlenen “Dünyanın En İyi İşverenleri” listesinde yer alıyor. 2014-2021 yılları arasında “Türkiye’nin En İyi İşverenleri” sıralamasında yer alan Hilti Türkiye, 2023 yılında yüzde 87 oranındaki yüksek skoruyla Great Place to Work sertifikasını aldı. Şirket, 2022 yılında da “100-249 çalışan sayılı şirketler” kategorisinde 6’ncı seçildi. Happy Place to Work tarafından Türkiye’de ilk defa 2022 yılında gerçekleştirilen 10’dan fazla sektörün katıldığı yarışmada da en mutlu 50 şirket arasına giren Hilti Türkiye başarısını bir kez daha kanıtladı. Şirket, bu sene ise Hilti Türkiye çalışanlarının değerlendirmesi neticesinde, “Mükemmel Çalışan Deneyimi” ile bir kez daha “Türkiye’nin En Mutlu İşyeri” unvanını aldı.